MahaMantra Doğal Yaşam Merkezi
International Yoga Federation

Şubat 2011

“YANILGIM YOK OLDUĞU ZAMAN

DÜŞMANLARIM DOSTUM OLACAK…”

SRİLA SRİDHAR MAHARAJ

Uzunca bir aradan sonra yeniden merhaba,

Farkettim ki,  bir yıldır vakit ayırıp aylık söyleşi bölümüne yazı yazamamışım.

Bu söyleşide biraz son Hindistan seyahati anılarımızdan bahsetmek istedim :)

Geçtiğimiz Kurban bayramında (Kasım 2010) onüç günlüğüne Hindistan’a yeni ruhsal rehberimizi ziyaret etmeye gittik. Bu gezi eski ruhsal rehberimizi 27.Mart.2010 da kaybettikten sonraki  ilk Hindistan seyahatimizdi. Başta içimizde biraz hüzün vardı ama sonra bu hüzün yerini sevinç ve coşkuya bıraktı.

Hindistan’da  doğal koşullarda kaldığımız ruhsal rehberimize ait ashramlarda (ruhsal çalışmalar yapılan mekan) yaşam buradakinden çok farklı. Orada her şeye bir bilinç olarak bakıyorlar. Herşey çok doğal ve olması gerektiği gibi. Bu gidişimizde ilk kez! her şeyi bilinç olarak görmek konusunu özümseyebildim.

“Kaldığımız odanın banyosunda bir tıkırtı duyup banyonun kapısını açtığımda yerdeki su dolu kovanın içine düşmüş bir fare gördüm. Fareden korkmamama rağmen yine de canım sıkıldı, odanın bize ait olduğunu düşünüyordum! Demek ki değilmiş! Oysa ki çok benimsemiştim. :)   Fare kovadan çıkmaya uğraşıyordu ancak her defasında kayıp yine kovanın içine geri düşüyordu. O an düşündüm ki, ölüm – doğum okyanusuna düşen bizler de aynı bu fare gibiyiz. Debelenip dursak da her yeni reenkarnasyonda  okyanusa  geri düşüyoruz. Bizi okyanustan kurtaracak, çekip alacak bir el lazım. O da Evrensel Kaynağın sevgi ve şefkat dolu elleri.

Fareyi odamızı işgal eden istenmeyen, lüzumsuz bir varlık olarak görüp, “Öl” dedim “Bana ne, dikkat edip düşmeseydin!”. Onu okyanusta ölüme terk ederek banyonun kapısını örtüp odaya geçtim ama içim rahat etmedi bir türlü. Evrensel Kaynak kendisini hepimizin içine üst benliklerimiz şeklinde yayarak, bizleri bu ölüm doğum okyanusunda yalnız bırakmamıştı. 24 saat boyunca sahip olduğumuz bir danışmanımız yani üst benliğimiz (Yüksek benliğimiz) var ne güzel! Kaynak bize kıyamamıştı.

Ben kim oluyorum ki, yardıma ihtiyacı olan bir varlığa sırtımı dönebiliyorum?  Bu bilince geçince fareye kıyamadım, acımasızlığımdan vazgeçip ona yardım etmek istedim. Eşim Murali dedi ki; kovayı ters çevir o gider. Kovayı ters çevirdim ancak yere düşen fare bir türlü gitmiyordu, sersemlemişti. Gözlerini dikip bana bakmaya başladı, sanki karşıda insan varmış gibi göz göze geldik. Daha önce hiçbir fareyle göz göze gelmemiştim! Giderken öyle bir bakış fırlattı ki adeta  teşekkürlerini sundu. Onu kurtardığım için duyduğu sevincin minnettarlığını gözlerinden okudum.

En son 2005 yılında  yirmi günlüğüne geldiğim Hindistan’da beş yıl sonra onüç günlüğüne bulunuyorum. Fare ise kimbilir kaç zamandır burada, o halde belki benden daha bilinçli bile olabilir diye olaya ve fareye daha farklı gözlerle bakmaya başladım! Onu ilk kez bilinciyle değerlendirdiğimi fark ettim.

Derken fare duvardaki deliğe doğru yöneldi ve oradan çıkıp gitti. Bu anda deliğin önündeki ufak mermer parçasını gördüm. Demek ki dedim burayı mermerle kapatacağız ve kapattım. Ancak mermeri ilk gördüğüm anda aklıma şu geldi: Burada her şeyin bir işlevi var, hiç bir şey boşa orada durmuyor, farkındalığını yüksek tut!  Mermeri kapadık ve sonraki günlerde başka istenmeyen bir durumla karşılaşmadık.

Hindistan  bizim gibi doğadan kopuk, doğal olmayan modern bir yaşam sürdürenler için zor bir ortam. Oysaki meditasyonun kurallarından birisi doğal yaşamak!

Sonraki günlerde yatağıma çıkan karıncalardan tutun da bahçedeki geyiklere, kazlara, maymunlara, ağaçlara, çiçeklere, suya, toprağa  kadar her şeyin yüksek bir bilincin parçaları olduğunu sezinledim. Yoksa bu bilinci yüksek varlıkların arasında nasıl yaşamlarını sürdürebilirlerdi?”

“Bir başka gün Ganj nehri üzerinde mavnayla karşı tarafa geçtik. Maddi dünyada Ganj için çok pis bir nehir derler. Oysaki Hintliler için Ganj kutsal ve canlı bir varlık. Ben de Ganj’da bugüne kadar hiç pislik görmedim. O gün karşıya geçerken de  sunulmuş kutsal güzel çiçekler dışında hiç bir şey gözüme çarpmadı. Bizi gideceğimiz yere götüren yanımızdaki Hintli Ashram  görevlisi, Ganj ile Saraswati nehirlerinin kesiştiği noktada bir uyarıda bulunarak  Ganj’ın rengi ile (ki kum rengi gibi bir renk) diğer nehrin (ki camgöbeği rengiydi) renklerinin birbirine karışmadığına dikkatimizi çekti. Dikkat ettik  gerçekten de Ganj, Saraswati ile karıştığı noktada sanki kıyı devam ediyormuş gibi bir çizgi yaratarak kendi renginde akmaya devam ediyordu. Bu muhteşem farklılığı görmemize yardımcı olduğu için Ashram görevlisi Gopal Das ‘a minnettar oldum. Milyonlarca insanın kutsal olduğuna inandığı bilinçli bir varlık olan Ganj üzerinde olduğum için kendimi çok mutlu ve de  bilinçlenmiş hissettim.”

Türkiye’ye geri döndüğümüzde Ruhsal rehberlerimizden Srila Sridhar Maharaj’ın “Bilincin Öznel Evrimi” kitabını okurken karşıma çıkan şu pasajı da bu yazıya ilave etmeden yapamayacağım:

“Herşey bilinçlidir. Günümüzün bilim adamları nasıl her şeyin maddeden ibaret olduğunu söylüyorlarsa, bizler de her şeyi bilinçli olarak düşünmek için gerçek nedene sahibiz. Ne görürseniz görün fark etmez; kendi doğamızda var olan şeyi doğrudan hissedebiliriz. O şey bilinçlidir. Bilincimiz gelişmiş veya düşük durumda olabilir ama bilinç bize daha yakındır. Biz sadece kendi zihinsel enerjimizi hissederiz. Gerçeklik denen şey ruhun içindedir. Sadece ruh gerçektir; “GÖREN” gerçektir. Görenin hissettiği ne varsa yine görenden yayılır. Herşey özgün, kişiliğe sahip, bilinçli, ruhani gerçeklikte kendi temsilcisine sahiptir. Aksi halde bu boyuta madde olarak yansıması olanaksız olurdu. Önce bilinç vardır, sonra daha  kaba bir haldeyken, madde olarak görünür. Bilinç ve kişilik gerçeğin evrensel temelidir. Deneyimleyebileceğimiz her şey bilinçlidir. Maddesel bir nesnenin yansıması benim içimdedir ve benim içimdeki boyut bilinçlidir. Maddesel olan her ne varsa yanılgıdan ibarettir; yanılgı ise tüm maddesel varoluşun nedenidir. Dünya yanılgının içinde başlar. Eğer yanılgıdan kurtulmuşsanız, dışta olanı görmezsiniz. Bir deli kötü yönlenmiş bir beyne sahiptir. Dostları arasında olabilir ama deliliği, paranoyası aklını başından alır. Normal durumuna kavuşunca karşısında aynı şeyi- tüm dostlarını bulur. Aynı bunun gibi; her şey doğrudur- yalnız hastalığın, yanılgımızın yok edilmesi gerekir.”

Yanılgılarımızın yok edilmesi dileğiyle…

Sevgiler…

Suddha  Moyee



Etiketler: ,

Yurakı Git