MahaMantra Doğal Yaşam Merkezi
International Yoga Federation

Temmuz 2008

Bu yazıda biraz değişimden bahsetmek istiyorum.
DEĞİŞİM kelimesini biraz açacak olursak, bir halden başka hale geçmek diye özetleyebiliriz. Adeta bir simyadır değişim. Yani moleküler yapıdaki dönüşümdür.
Zihnimizin oyunu olan ACI frekansından kurtulabilmek için gerekli olan tek çare değişimdir.
Acı’nın bir duygu olmadığı, ancak bir duyguya karşı gösterdiğimiz direnç olduğu söylenir. Bu direnç ise yargıdan kaynaklanır.
Yargıda bulunduğumuzda, o anki durumu zararlı diye niteleriz. Bu durumun bize zarar vereceğini düşünerek direnç gösteririz. Böylelikle hemen göbek deliğinin üzerinde yer alan 3.enerji merkezimizi tıkarız.
İşte o zaman enerji akışı kesintiye uğrayarak acı frekansı ortaya çıkar.
Karnımız ağrır, midemiz bulanır v.s kendimizi iyi hissetmeyiz. O anda düşündüğümüz tek şey incinebileceğimizdir. Buna izin vermemek adına ardına saklanabileceğimiz duvarlar oluştururuz. Ancak ne yazık ki bu da bir işe yaramaz. Korkunun ecele hiç faydası yoktur ve her koşulda inciniriz. Duvar örmek adına aldığımız kilolar, bağımlılık niteliğindeki kötü alışkanlıklarımız, oluşturmaya çalıştırdığımız sert kimlikler, acımasızlık, şefkatsizlik ve benzeri haller bizi gerçek biz olmaktan uzaklaştırır.
İncinmemek adına kontrolün hep elimizde olması gerektiğini düşünürüz. Bunun en derinlerinde de ölüm korkusu yatar. Kontrolü elimde tutamazsam, bir başkası onu eline geçirir ve ben ölürüm…İşte ana düşünce budur. Oysa ki bizim bu beden olmadığımız bilgisi dahilinde, ölüm de yoktur. Yunus Emre bu konuda ne güzel söylemiş:
“Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.”
“Var da yalan, yok da yalan,
Var biraz da sen oyalan.”
Tasavvuf çok iyi anlamış ki her şey bir oyun. Bu oyun içinde bazen sahneyi terk etmemiz durumu ortaya çıkabilir ama bu asla ölmek anlamına gelmez. Belki biraz dinlenmek, eski oyunda yokluğumuzun hissedilmesi, değerimizin anlaşılması, yeni oyuna hazırlık yapmak iyi bile gelir…
Peki korkuyu ortadan kaldırıp acıyı yok etmenin çaresi nedir diye soracak olursanız, deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki çare DEĞİŞİM’dir. Yani direnç göstermeden “Bunu ben karşıma çıkardım, kendi gerçeklerimi kesinlikle ben yaratırım.” Her şey bir oyun. O halde önemli olan olay, kişiler ve onların yaptıklarına konsantre olmak değildir. Önemli olan bu olaydan alabileceğim nedir, neden bu benim başıma geldi, burada kazanmam iyi olacak deneyim nedir konusuna odaklanmaktır. Yani kendi sorumluluğumuzu alıp, ölümsüz bir varlık olduğumuzun bilinciyle, gücümüze sahip çıkarsak çok iyi olur. Sorumluluğu üzerimize almak, bizi yargılama ve suçlama gibi eski enerji frekanslarından da uzaklaştırır.
O bize büyük acı verdiğine inandığımız kişi veya kişileri, içlerindeki tanrısallığın farkındalığıyla kutsayabilirsek, onları kucaklayıp, kabul edip, onaylayabilirsek, acı’nın kaybolmaya başlayıp sevgi duygusunun yükselmeye başladığını gözlemleriz. Varlığımızın ışığı yayılır, rahatsızlıklarımızdan arınırız. Korku yavaş yavaş bizi terk eder. Korku frekansı sonucunda oluşan öfke, kıskançlık, düşmanlık duyguları içimizden kaybolur gider. DEĞİŞİM İŞTE BÖYLE GERÇEKLEŞİR!…
Evet oldukça zordur :( ama huzur verir :) .
Bu bir izin verme halidir.
Kim olduğumuzu anımsarız.
Bu durum tanrısallığımızın ifade buluşudur…
Kendinize iyi bakın ve sevgiyle kalın…

SUDDHA MOYEE



Etiketler: , , , , ,

Yurakı Git